Referans Gazetesi-29.06.2009
Bumin DOĞRUSÖZ
‘YORUM DAVASI’ ARTIK GELMELİ
2576 sayılı “Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun”un, “Vergi Mahkemelerinin Görevleri” başlıklı 6. maddesi ile vergi mahkemelerinin görev alanı, “Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait, vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalarla, bu konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un uygulanmasına ilişkin davalar” şeklinde belirlenmiştir.
Ancak bu hükme bakarak, vergi konularının vergi yargısının alanında olduğunu ve sadece vergi mahkemelerinde tartışıldığını düşünmek yanıltıcıdır. Zira kişiler arasında çıkan pek çok uyuşmazlıkta, vergi düzenlemeleri veya idarenin vergi hukukuna ilişkin idari nitelikteki işlemleri tartışma konusu olabilmekte, bazen de adli yargının kararı, söz konusu düzenleme ve işlemlerin yorumuna göre oluşmaktadır. Hatta bazı uyuşmazlıklarda adli yargı, vergi idaresinin işlemlerinin hukuka uygunluk denetimini dahi yapmak zorunda kalabilmektedir. Örneğin idarece iflas masasına yazdırılan gecikme faizi veya zammına itiraz edildiğinde veya ödenen vergi için adli yargıda açılan rücu davalarında, sorunu adli yargı hâkimi çözmek durumunda kalmaktadır. Böyle bir durumda ise bazen Hazine’nin alacağı zarara uğrayabilmekte, bazen de vergi hukuku adli yargının ihtisas alanı dışında kaldığından vergi hukuku ile bağdaşmayan yorum ve sonuçlar doğabilmektedir.
Oysa ülkemiz gibi, “idari rejim”i benimsemiş ülkelerde, idareyi ve idari faaliyetleri başlı başına düzenleyen ve özel hukuktan ayrı ve bağımsız bir “idare hukuku” mevcuttur. Bu ülkelerde, idari uyuşmazlıklar idari yargı mercileri tarafından çözümlenir. İdari rejimi benimsemiş ülkelerde, adli mahkemelerin idari işlemler hakkında bir karar vermeye ve bu mahkemelerin görevli oldukları bir uyuşmazlığın çözülmesi ile ilgili olsa bile, idari işlem ve kararları yorumlamaya yetkileri yoktur.
Önceki 521 sayılı Danıştay Kanunu’nda, idari adli yargı düzenlerinin ayrılığı gereği olarak, adli yargının önüne gelen uyuşmazlıkların idari unsurlar içermesi halinde sorunun idari yargıya aktarılarak idari yargı merciinin yorum ve nitelendirmesinin alınmasını sağlayacak “yorum davası”na yönelik düzenlemeler vardı. Ancak 1982’de idari yargı reformu sırasında bu düzenlemeler kaldırılmıştır.
Ancak bu kaldırmanın sakıncalarının ortaya çıkması sonucu Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan “İdari Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nda, yorum davasının yeniden ihdas olunması öngörülmüştü. Yaklaşık üç yıldır rafta olan bu tasarı, bildiğimiz kadarı ile şimdilerde yeniden ele alınmaktadır. Biz de bu nedenle bu dava tipinin özelliklerini, 521 sayılı mülga kanunun uygulamasından da hareketle, yeniden hatırlatalım istedik.
Yorum davaları, “adliye mahkemelerinde bakılmakta olan bir davada bu dava ile ilgili idari bir işlemin anlam, kapsam ve geçerliliğinin belirlenmesi hususunda çıkacak uyuşmazlıkların çözümlenmesi için mahkeme kararı üzerine açılabilecek davalar”dır.
Yorum davası, adli yargı mercilerinin önündeki davanın çözümünü ilgili idari işlemin anlam veya kapsamının belirlenmesine bağlı olduğu kanaatine varması ve bu hususu davanın çözümü için bir ön mesele (bekletici sorun) olarak kabul etmesi halinde söz konusu olur. Adli yargı mercii, davada bu konuda bir saptamada bulunması halinde vereceği ara kararıyla davanın taraflarından, ilgili idare veya vergi mahkemesine müracaatla oradan yorum kararı almasını ister.
Öte yandan yorum davalarında idare veya vergi mahkemelerinin verebilecekleri kararlar da taleple sınırlıdır. Bu nedenle bir idari işlemi anlamı, kapsamı veya geçerliliği noktasında ve yorum davası yoluyla incelemek mevkiinde olan idare veya vergi mahkemesi, idari işlemi hukuka aykırı görse bile iptaline veya tam yargı davasındaki gibi idareye tazmin borcu yüklenmesine karar veremez. Ayrıca bu davada idari işlemin incelenmesi, adli yargı merciine verilmiş ara kararı çerçevesinde yapılacağından, idari işlemi tümüne değil, sadece ara kararın konu olan kısmı üzerinden yapılır. Yorum davasında idari veya vergi yargı mercilerince verilecek hüküm, adli yargı mercileri için bağlayıcı nitelik taşıyacak ve adliye mahkemesi veya hâkimi davayı artık bu yorum kararına göre neticelendirmek zorunda olacaktır.
Yorum davası, hem adli yargı idari yargı ayırımına ve ihtisasına hizmet ettiği gibi, aynı zamanda adli yargının adli gerçeğe ve adalete ulaşmasına hizmet eden bir dava tipidir.
Bu nedenle yorum davasının yaşama geçirilmesi zorunludur.
(Bu konuda daha geniş bilgi edinmek isteyenler, Vergi Dünyası Dergisi’nin 279. sayısında (Kasım 2004) yayımlanan yazımızdan yararlanabilirler.)
© 2009 - 2018 vergiburosu.com
- Tüm hakları saklıdır.