Referans Gazetesi-10.11.2009
Veysi SEVİĞ
İFLASIN ERTELENMESİNDE ŞÜPHELİ ALACAK KARŞILIĞI UYGULAMASI
İcra-İflas Yasası’na göre evvelce takibe hacet (gerek) kalmaksızın doğrudan doğruya iflas halleri iki şekilde olabilmektedir. Bu iki halden birisi “alacaklının talebi” ikincisi ise “borçlunun müracaatıyla” yargı ortamına taşınmaktadır.
Alacaklının istemi üzerine iflas halinin varlığından bahis edilebilmesi için İcra-İflas Yasası’nın 177’nci maddesinde yer alan koşulların bulunması gerekmektedir. İkinci durumda ise borçlunun bizzat müracaatı ile iflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas istemine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.
Yasal düzenleme gereği olarak iflasa tabi bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz borçlunun yarı mevcudunun (borçlu varlıklarının yarısının) elinden çıkmasına sebep olup da kalanı muaccal (vadesi dolmuş) ve vadesi bir yıl içinde dolacak diğer borçlarını ödemeye yetişmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemek zorundadır.
İcra-İflas Yasası’nın 179’uncu maddesi uyarınca sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktif toplamlarından fazla olması halinde söz konusu şirketi ya da kooperatifi yönetme ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse önceden takibe gerek kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Ancak böyle bir durumun varlığında şirketi veya kooperatifi yönetim veya temsil eden kimseler ya da alacaklılardan biri söz edilen kurumun mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak, iflasın ertelenmesini isteyebilir. Mahkeme, sunulan projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa iflasın ertelenmesine karar verebilir.
Ertelenme süresi azami bir yıldır. Bir başka anlatımla mahkeme iflasın ertelenmesi istemini ciddi bulursa yasal olarak en fazla bir yıl erteleyebilir. Bu süre kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak, mahkemece uygun görülecek sürelerle uzatılabilir ancak uzatma süresi toplam dört yılı geçmez.
İcra-İflas Yasası’nın 179/b maddesinin son fıkrası uyarınca iflasın ertelenmesi süresi sonunda iyileşmesi mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin veya kooperatifin iflasına karar verir. Bu bağlamda da “erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin mali durumunun iyileşmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflasına karar verir.
İflasın ertelenmesi uygulaması hiçbir şekilde alacaklılar açısından alacaklarının ileri bir tarihte ödeneceğinin ve/veya teminat altına alındığının garantisi değildir.
İflasın açılması ile birlikte iflas masasına giren alacaklarda faiz işlemeye devam eder. (İcra-İflas Yasası, Madde: 196) Rehinle temin edilmemiş alacaklarda ticari olmayan işlerdeki faiz oranı uygulanır. Ancak yasal düzenleme gereği alacaklılara tahakkuk eden faiz ödemeleri daha önce hesaplanan anapara ödendikten sonra bakiyesi üzerinden yapılır.
Her ne kadar İcra-İflas Yasası’nın 195’inci maddesinde “Borçlunun gayrimenkul mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaparaya zammolunur” hükmü yer almakta ise de alacaklının söz konusu alacağını tahsil etmesi her vakit mümkün olmayabilir. Kaldı ki iflas kararı ve/veya iflasın ertelenme kararından sonra vadesi dolan borçlar için iflasın başlangıcında herhangi bir işlem yapılmadığı için, alacaklının bu konuda alacağını takip hakkı sınırlandırılmış olmaktadır.
Olayı Vergi Usul Hukuku açısından irdelediğimizde acaba iflas ertelemesine konu olan bir sermaye şirketinden veya kooperatiften alacağı olan ve bilanço esasına göre defter tutan gerçek veya tüzelkişi şüpheli alacak karşılığı ayırabilir mi sorusu uygulamada diğer vergisel konularda olduğu gibi tartışma konusu olmuştur.
Soruya yanıt vermeden önce İcra-İflas Yasası’nın 179/b maddesinin son fıkrasında yer alan “erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkeme kayyımın verdiği raporlardan şirketin veya kooperatifin mali durumunun iyileşmesinin olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin veya kooperatifin iflasına karar verir” hükmünün alacağın tahsil olanağında belli bir belirsizliğin varlığını gösterdiğini kabullenmek gerekir.
Ayrıca yapmış olduğumuz açıklamalar çerçevesinde, “İflasın ertelenmesi, şirketi idare ya da temsile görevlendirilmiş olanlar ya da alacaklılar tarafından iyileştirme projesinin hazırlanıp mahkemeye ibrazı ve mahkemenin bu projeyi inandırıcı bulması halinde söz konusudur. Bu kararın verilmesi borçludan alacağı olanların alacaklarını tahsil etme imkânını ortadan kaldırmamakta salt icra takiplerini elgellemektedir.” Ancak böyle bir durumda dahi alacağın ileri bir tarihte tahsil edileceği garantisi ve/veya teminata bağlandığını da söylemek ve/veya düşünmek mümkün değildir.
İflasın ertelenmesinde belli bir süre iflasa yönelik işlemler durdurulmakta ve/veya ertelenmektedir. Böyle bir durumda alacağın iflas ertelemesine tabi bir kuruluştan olması durumunda, iflası ertelenen şirketten tahsil edilemeyen ve yasal olarak da takibine imkân bulunmayan alacak için şüpheli alacak karşılığı ayırmak mümkündür. (Aksi görüş için bakınız: Küçük, Muzaffer “İflasın ertelenmesi şüpheli alacak karşılığı ayırmayı engeller mi?” Vergi Dünyası Sayı: 339, Sf: 39-41)
Konuya ilişkin olarak da Gelir İdaresi Başkanlığı, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın “İflas ertelemesi hükümleri kapsamında dava ve icra takibine konu edilmeyen alacaklar hakkında şüpheli alacak karşılığı ayırabileceği yönünde” verilmiş özelgesi bulunmaktadır. (İstanbul Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 23.7.2009 gün, sayı: 25281)
© 2009 - 2018 vergiburosu.com
- Tüm hakları saklıdır.