Referans Gazetesi-01.08.2009
Veysi SEVİĞ
TÜRK TİCARET KANUNU’NA GÖRE BİLANÇONUN ÖNEMİ
Türk Ticaret Yasası’nın 74’üncü maddesinde yer alan tanımlamaya göre “Bilanço, envanterde gösterilen kıymetlerin tasnifi ve karşılıklı olarak değerleri itibariyle tertiplenmiş hülasasıdır.
Bilançonun aktif tablosunda mevcutlarla alacaklar ve varsa zarar; pasif tablosunda borçlar gösterilir.
Aktif yekunu ile borçlar arasındaki fark, tacirin işletmeye tahsis ettiği ana sermayeyi teşkil eder. Ana sermaye de pasif tablosuna kaydolunur ve bu suretle aktif ve pasif tablolarının yekunları denkleşir. Yedek akçeler ve kâr ayrı gösterilseler dahi, ana sermayenin cüz’üleri sayılırlar.”
Aynı yasal düzenleme gereği, “İlgililerin, işletmenin iktisadi ve mali durumu hakkında mümkün olduğu kadar doğru bir fikir edinebilmeleri için, envanter ve bilançoların ticari esaslar gereğince eksiksiz, açık ve kolay anlaşılır bir şekilde memleket parasına göre tanzimi lazımdır.
Bütün aktifler, en çok bilanço gününde işletme için haiz oldukları değer üzerinden kaydolunur. Borsada kote edilen emtia ve kıymetler, o günün borsa rayicine göre ve tahsil edilemeyen veya ihtilaflı bulunanlar müstesna olmak, bütün alacaklar da itibari miktarlarına göre hesap edilir.
Pasifler, hususiyle bütün borçlar, şarta bağlı veya vadeli olsa bile, itibari değeri üzerinden hesaba geçirilir.
Ticaret şirketleriyle ticaret kurumlarının envanter ve bilançoları hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur.”
Bir şirket, devam ettiği müddetçe ortaklardan birinin şahsi alacaklıları haklarını ancak şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesholunmuşsa tasfiye payından alabilir. Henüz bilanço düzenlenmemişse, alacaklı bilançonun düzenlenmesinden sonra borçluya düşecek kâr ve tasfiye payı üzerine ihtiyati haciz koydurabilmektedir.
Türk Ticaret Yasası’nın 170’inci maddesinde hükme bağlandığı üzere, “Her ortak, hesap yılı sonunda tahakkuk eden kârdan kendisine düşen payı, şirkete ödünç olarak verdiği paranın ve eğer kararlaştırılmışsa koyduğu sermayenin faizlerini, şirket mukavelesi gereğince hak ettiği ücreti, şayet yasa ve sözleşme hükümlerince yılsonu bilançosu yapılmamışsa bunun yapılmasını ve yapılmış bilançoya göre kâr payı tespit edilmiş değilse bunun tespitini şirketten istemek ve alacaklarını almak hakkına haizdir.”
Türk Ticaret Yasası’nda yer alan yukarıdaki hükmü kaldırmaya veya kısıtlamaya yönelik olarak ana sözleşmeye konulan hükümler geçersizdir.
Gerçekte önceki yıllara ait tahakkuk etmiş kâr hakkı ortak yönünden bir alacak hakkı oluşturur. Ortaklığın tasfiyeye girmiş olması, ortağın daha önce tahakkuk etmiş olan kâr istemi hakkını etkilememektedir.
Anonim şirketlerde son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu derhal toplanarak durumu genel kurula bildirmek, daha açıkçası götürmek zorundadır. (Türk Ticaret Yasası Madde 324.)
Şirketin haciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa yönetim kurulu, aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu düzenler. Ana sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, genel kurul bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermayeyle yetinmeye karar vermediği takdirde, şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri, şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde, yönetim kurulu bu durumu derhal mahkemeye bildirmek zorundadır. Ancak şirket durumunun düzeltilmesi mümkün görülüyorsa, yönetim kurulu veya bir alacaklının istemi üzerine mahkeme iflas kararını erteleyebilir. Bu halde mahkeme, envanter düzenleyerek veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için gerekli önlemleri alır.
Türk Ticaret Yasası’nın 324’üncü maddesi emredicidir. Bu bağlamda anonim ortaklıklarda aksine bir hüküm yoksa, ortaklığın iflasını isteme yetkisi şirketi temsil yetkili olan yönetim kuruluna aittir.
Aynı yasanın 348’inci maddesi uyarınca, genel kurul toplantı vaktinden itibaren en az altı ay önceden beri ana sermayenin en az onda birini oluşturan paylara sahip oldukları kesin olan pay sahipleri; son iki yıl içinde şirketin kuruluşuna veya idari işlemlerine yönelik bir suiistimalin (yolsuzluğun) bulunduğunu veya yasa yahut ana sözleşme hükümlerine önemli bir şekilde aykırı hareket edildiğini iddia ettikleri takdirde, bunları veya bilançonun gerçekçiliğini sorgulamak üzere özel denetçilerin atanmasını genel kuruldan isteyebilirler. Bu istemin reddolunması halinde, gerekli giderlerin peşin ödenmesi ve pay senetlerinin muteber bir bankaya teslimi koşuluyla mahkemeye başvurma hakkına sahiptirler.
Bu istemin mahkemece kabul edilebilmesi için iddia olunan konular hakkında yeterli delil ve emare gösterilmesi gerekmektedir.
Özel denetici istemi mahkemece reddolunan veya denetçilerin verecekleri rapora göre bu istemin haklı nedene dayanmadığı anlaşılırsa, kötü niyetle hareket ettikleri kanıtlanan pay sahipleri şirketin bu yüzden gördüğü zarardan birlikte (müteselsilen) sorumlu olurlar.
Türk Ticaret Yasası’nın 348’inci maddesine göre, özel denetçi seçimine yönelik istemin reddine ilişkin genel kurul kararının iptali yoluna gidilmeden, özel denetçi seçimi için mahkemeye başvurulması gerekmektedir.
© 2009 - 2018 vergiburosu.com
- Tüm hakları saklıdır.