Değerli basın mensupları,
Basın toplantımıza hoş geldiniz.
Bugün, öncelikle dünya ve Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri kısaca değerlendirecek; ardından yeni hazırladığımız, yatırımları teşvik, istihdam ve KOBİ’lere kredi garantisi desteği uygulamalarımızı sizlerle paylaşacağız.
Hepinizin malumu olduğu üzere bugün tüm dünya, tarihin en derin ve en büyük finansal krizlerinden birini yaşıyor.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere tüm ülkeler ekonominin çarklarını yeniden döndürecek hamleler yapmak mecburiyetinde kaldılar, kalıyorlar.
Açıkçası, ekonomi politikaları konusunda küresel işbirliğine, ortak akıl yürütmeye ve ortak politikalar oluşturmaya en yoğun şekilde ihtiyaç duyulduğu bir dönemden geçiyoruz.
Nitekim, krizin başlangıcından bu yana Türkiye’nin de üyesi olduğu G-20 platformunun, IMF, Dünya Bankası ve OECD gibi kuruluşların temel gündem maddesi dünya ekonomisinin biran önce bu krizden çıkması olmuştur.
Bu süreçte, ülkeler arasında mutabakata varılan en temel husus, hükümetlerin destekleyici müdahaleleri olmaksızın dünya ekonomisinin kendi kendine bu krizden çıkamayacağı, ya da, bunun tahammül edilemeyecek kadar uzun bir zaman alacağıdır.
Bu nedenle, ülkeler kendi imkanları ölçüsünde hem Merkez Bankası politikalarıyla hem de kamu maliyesi tedbirleriyle üretimi, istihdamı ve talebi destekleyici politikaları hayata geçirmişlerdir ve halen de yeni tedbirler alınıyor.
Hemen hemen tüm ülkelerin bu dönemde talebi desteklemek üzere faiz indirimleri yaptığını ve zorda kalan finansal kuruluşlara sermaye aktardığını gördük.
Para politikası önlemlerinin tek başına yeterli olmayacağı açıkça ortaya çıktığından Hükümetler arka arkaya mali önlem paketlerini devreye aldılar.
Bu yoğun çabaların sonucunda piyasalarda dalgalanmalar azalmış, beklentiler olumluya dönmeye başlamış ve üretim ile istihdamdaki daralma hızı yavaşlamıştır.
Elbette son birkaç yıldır gözlenen yüksek üretim artışlarının yakalanması zaman alacaktır.
Ancak, sürecin olumlu bir yönde seyretmeye başladığı da artık küresel ölçekte ifade edilmeye başlanmıştır.
Uluslararası Para Fonunun son tahminlerine göre, Hükümetlerin piyasaya verdiği desteklerin olumlu katkısıyla, 2009 yılında küresel ekonominin daralma hızının yüzde 1,3 ile sınırlı kalacağı ve 2010 yılında ılımlı da olsa bir toparlanma gerçekleşeceği öngörülmektedir.
Değerli basın mensupları,
Türkiye ekonomisi, son 6,5 yılda küresel ekonomiye tam olarak entegre oldu, hem ticaret hem de finans noktasında küresel ekonomi ile bağlarını güçlendirdi.
Özellikle ihracat ve uluslar arası doğrudan yatırımlarda kaydettiğimiz tarihi başarılar, Türkiye’nin artık küresel bir aktör haline gelmeye başladığının bariz göstergeleridir.
Dünyanın en büyük 17’inci ekonomisi seviyesine yükselen, tüm dünya tarafından gelişimi ilgiyle ve takdirle izlenen Türkiye’nin, böyle büyük çapta bir küresel krizden etkilenmemesi tabii ki söz konusu olamazdı.
Şunu da bu vesileyle bir kez daha açıklamakta fayda görüyorum: Biz, hiçbir zaman, Türkiye’nin bu krizden etkilenmediği ve etkilenmeyeceği iddiasında olmadık.
Türkiye’nin bu krizden etkileneceğini, ancak, gerek sağlam yapısı, gerek aldığı tedbirlerle mümkün olan en az derecede etkileneceğini ifade ettik.
Nitekim, Türkiye, eğer geçmiş dönemlerdeki ekonomik yapısıyla bu krize yakalansaydı, bunun nasıl bir olumsuz sonuç doğuracağını, ekonomiyi yakından takip eden çevreler çok iyi takdir edecektir. Hükümetimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz reformlar, uyguladığımız politikalar ile ekonomimiz daha dayanıklı bir yapıya kavuşmuştur.
Elbette, ihraç mallarımıza olan dış talebin azaldığı, tüketici ve üretici güveninin düştüğü, iç talebin daraldığı ve üretim ile istihdamın bu süreçten olumsuz etkilendiği bir gerçektir.
Ancak şuraya da dikkatinizi çekmek isterim:
Diğer ülkelerde finans sektöründe iflaslar, banka kurtarmaları ve sektöre finansal destekler gündemi meşgul ederken ülkemizde bankacılık sektöründe ciddi bir sıkıntı yaşanmamıştır.
Bu durum iktidarımız döneminde bankacılık sektörünün sermaye yapısını, denetim ve izleme çerçevesini iyileştirmiş olmamızın bir sonucudur.
Başka bir önemli konu ise mali disiplin…
2002 yılından sonra mali disipline önem verdik, kamunun borç yükünü azalttık. Böylece finansal kaynakların daraldığı bu ortamda piyasalardaki baskıyı hafiflettik.
Bakınız, “Hükümet önlem almadı” şeklinde eleştiri getirenler hükümetimize karşı ciddi haksızlık yapıyorlar.
Bizim, 6,5 yıl boyunca ekonomide gerçekleştirdiğimiz dönüşüm, cesaretle yaptığımız ve uyguladığımız reformlar zaten başlı başına tedbir olmuştur.
Ortalama 2-3 yılda bir krizlerle sarsılan, dengeleri alt üst olan Türkiye, 6,5 yıldır, üstelik de çok sayıda ulusal ve uluslar arası belirsizlik ortamına rağmen sapasağlam ayakta kalmıştır.
Hatırlayınız… ABD’de, Japonya’da, Çin’de en küçük bir ekonomik sarsıntı olduğunda bu Türkiye’ye adeta bir tsunami gibi yansıyordu.
Deyim yerindeyse, Hong Kong piyasaları hapşırdığında Türkiye ekonomisi ağır gribal enfeksiyon geçirmeye başlıyordu.
Bütün bu dönemleri artık geride bıraktık… Geçmişe göre daha sağlam, sağlıklı, güçlü bir ekonomik yapıyı Türkiye’ye kazandırdık ve içinden geçtiğimiz devasa boyutlu finans krizine rağmen de güçlü bir şekilde yolumuzda ilerliyoruz.
Çünkü biz kendimize inandık, Türkiye’ye inandık, Türkiye’nin ekonomik potansiyeline inandık…
Tam bir özgüven içinde Türkiye’yi bu güçlü yapıya kavuşturduk ve güçlendirmeye, büyütmeye de devam edeceğiz.
Elbette bununla yetinmedik, “bize bir şey olmaz” anlayışına teslim olmadık, “bekle-gör” politikasını benimsemedik.
Krizin ekonomimize ve vatandaşlarımıza etkisini sınırlandırmak için, krizin ilk anından itibaren çeşitli tedbirler aldık, çeşitli düzenlemeleri hayata geçirdik.
KDV ve ÖTV indirimleri yoluyla iç talebin canlanmasına katkıda bulunduk.
İstihdama yönelik yapılan düzenlemelerle iş kayıplarını sınırlandırdık.
İşsiz vatandaşlarımızın İŞKUR imkanlarından daha fazla yararlanmasına yönelik düzenlemeler yaptık.
Özellikle altyapı yatırımları ve yerel yönetimlere aktarılan kaynaklar yoluyla yatırımları desteklemeye çalıştık.
KOBİ’lerimize düşük faizli kredi imkanları sunduk.
60’tan fazla değişik tedbiri başarıyla uyguladık ve bu tedbirlerin olumlu neticelerini de aldık, almaya devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Bugün de, yine bu krizin etkilerini azaltmak amacıyla devreye alacağımız 3 yeni çalışmayı sizlere açıklayacağım.
Bu üç çalışmayı tüm sivil toplum kuruluşlarımızın yakın destek ve katkılarıyla gerçekleştirdik.
Başta TOBB, TÜSİAD, MUSİAD, TİM, YASED ve TİSK olmak üzere sivil toplum kuruluşlarımız yatırım teşvik ve kredi garanti mekanizması çalışmamıza destek sağladılar.
Başta işçi ve işveren sendikalarımız olmak üzere ilgili taraflar istihdamla ilgili çalışmalarımıza görüş, değerlendirme ve önerileriyle katkıda bulundular.
Bu vesileyle tüm bu sivil toplum örgütlerine de katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
Yeni teşvik sistemi çalışması, yeni yatırımları desteklemek amacıyla hazırlanmıştır.
Yeni teşvik sistemi ile ülkemizin rekabet gücünü artıracak, üretim potansiyelini yükseltecek, kalıcı istihdam alanları oluşturacak ve bölgesel gelişmişlik farklarını en aza indirecek olan yatırımlar desteklenecektir.
Yeni teşvik sistemimiz aynı zamanda sektörel kümelenmeyi de destekleyecektir.
Yeni teşvik sistemimizi; Büyük Proje Yatırımları, Bölgesel ve Sektörel Teşvik Sistemi ve Genel Teşvik Sistemi olmak üzere üç gruba ayırdık.
Kullanacağımız teşvik araçlarını ise, bölgelere ve büyük proje yatırımlarına farklı uygulanmak üzere;
olarak belirledik.
Yüksek teknoloji ve sermaye gerektiren, ülkemizin teknoloji ve Ar-Ge kapasitesini artıracak ve ülkemizi üretim yapısı açısından bir ileri aşamaya götürecek Büyük Proje yatırımları için 12 sektör belirledik.
Özellikle dış ticaret açığımızın yoğun olduğu Kimyasal Madde ve Ürünleri İmalatı ile Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri İmalatı sektöründeki büyük yatırımları destekleyeceğiz.
Diğer taraftan, ülkemizin enerji koridoru olması ve bu çerçevede yüksek yatırım gereksinimi olan Transit Boru Hattıyla Taşımacılık Hizmetleri de Büyük Proje kapsamında teşvik edilecektir.
Motorlu Kara Taşıtları İmalatı ülkemizin uluslararası rekabette önemli bir sektörüdür. Özellikle yeni modellerin ülkemizde imal edilmesi ve bölgedeki iddialı konumunu sürdürmesi amacıyla bu sektörde en az 250 milyon TL tutarındaki yatırım projelerini Büyük Proje kapsamında destekleyeceğiz.
Bildiğiniz gibi son yıllarda ulaştırma alt yapısında önemli ilerlemeler kaydettik. Bu kapsamda demiryolu taşımacılığına ve liman hizmet yatırımlarına özel önem veriyoruz.
Hızlı tren ile başta İstanbul olmak üzere bir çok ilimizde metro ve hafif raylı sistem yatırımlarımız sürüyor.
Bu amaçla Lokomotif ve Vagon imalatını ve liman hizmet yatırımlarını da desteklenecek büyük yatırım projeleri kapsamına dahil ettik.
Elektronik Sanayi, ülkemizin nitelikli işgücü ve deneyimiyle iddialı sektörleri arasındadır. Bu sektörde katma değeri daha yüksek ürünlerin imalatı için geliştirilecek büyük proje yatımlarını teşvik edeceğiz.
Sağlık sektörü ülkemizde gittikçe gelişen ve büyük potansiyeli olan bir sektördür. Bu sektörde dışa bağımlılığımızı azaltmak ve bölgemizde bir üretim merkezi oluşturmak amacıyla ilaç ve tıbbi aletler yatırımlarını destekleyeceğiz.
Ülkemizde altyapısı mevcut olan ve yüksek teknoloji gerektiren hava araçları imalatı ile belirli büyüklükteki makine imalatı yatırımlarını büyük proje kapsamında teşvik edeceğiz.
Son olarak yapısı itibarıyla yüksek teknoloji ve sermaye gerektiren ve ülkemizin bu sektördeki potansiyelini harekete geçirecek madencilik sektörü yatırımlarını da büyük yatırım projeleri kapsamına dahil ettik.
Yeni Teşvik Sistemimizin ikinci ayağını oluşturan Bölgesel Teşvik Sistemi ile, bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmayı ve sektörel kümelenmeyi öne çıkararak uygun bir yatırım ortamını oluşturmayı hedefliyoruz.
Bu kapsamda, Avrupa Birliği tarafından da kullanılan İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasını esas aldık.
Bu sınıflandırma çerçevesinde sosyo-ekonomik gelişme düzeylerini esas alarak illerimizi 4 bölgeye ayırdık.
Ağırlıklı olarak doğu ve güneydoğu illerimizin yer aldığı 3’üncü ve 4’üncü Bölgelerde tarım ve tarıma dayalı imalat sanayi, konfeksiyon, deri, plastik, kauçuk, metal eşya gibi emek yoğun sektörler teşvik edilecektir.
Ayrıca bu bölgelerde, turizm, sağlık ve eğitim yatırımları da desteklenecektir.
2’inci Bölgede nispeten teknoloji yoğun sektörler desteklenecektir. Bu çerçevede; ağırlıklı olarak, makine imalat, akıllı çok fonksiyonlu tekstil, metalik olmayan mineral ürünler, kağıt, gıda ve içecek imalatı sektörleri teşvik edilecektir.
Birinci Bölgede ise, ağırlıklı olarak motorlu kara taşıtları ve yan sanayi, elektronik, ilaç, makine imalat ve tıbbi, hassas ve optik alet yatırımları gibi yüksek teknoloji gerektiren yatırımlar desteklenecektir.
Büyük yatırım ve bölgelerde belirlenen sektörler kapsamına girmeyen yatırımlar ise Genel Teşvik Sistemi kapsamında KDV istisnası ve Gümrük Vergisi Muafiyeti ile desteklenecektir.
Değerli basın mensupları,
Yeni teşvik sistemimizle yatırımlara ne kadar katkı vereceğimiz konusunda da kısaca bilgi vermek istiyorum.
Yatırımcılarımız, yeni yatırımlarından kaynaklanan faaliyetleriyle ilgili olarak elde edecekleri kardan, yüzde 20 yerine birinci bölgede yüzde 10, ikinci bölgede yüzde 8, üçüncü bölgede yüzde 4 ve dördüncü bölgede ise yüzde 2 oranında kurumlar vergisi ödeyecekler.
İndirimli kurumlar vergisi oranlarından yararlanma süresi, bölgelere ve yatırım büyüklüğüne göre değişecek.
Az gelişmiş bölgelerde yatırım yapanlar daha uzun süreyle bu imkandan faydalanacaklar.
Yatırım yapanlar, sağladıkları yeni istihdam için SSK işveren primini birinci bölgede 2 yıl, ikinci bölgede 3 yıl, üçüncü bölgede 5 yıl, dördüncü bölgede 7 yıl boyunca ödemeyecekler.
Üçüncü ve dördüncü bölgelerde yatırım yapanların kullandıkları Türk Lirası kredi faizinin üçüncü bölgede 3 puanını, dördüncü bölgede 5 puanını Hazinemiz karşılayacak.
Bu oranlar döviz cinsi krediler için sırasıyla 1 ve 2 puan olarak belirlendi.
Kredi faiz desteğinin üst limitleri, Ar-Ge ve çevre yatırımları için 300 bin TL, diğer yatırımlarda ise 500 bin TL olacaktır.
Büyük proje yatırımları ile, bölgesel ve sektörel bazda belirlenmiş yatırımlar, yatırım yeri tahsisi desteğinden faydalanacaktır.
Bölgesel farklılıkları gidermek ve 3’üncü ve 4’üncü bölgelerde istihdamı artırmak amacıyla tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde 1’inci ve 2’inci bölgelerde üretim yapan girişimcilerimize yeni bir fırsat sunuyoruz.
Bu kapsamda, 2010 yılı sonuna kadar, 1’inci ve 2’inci bölgeden 3’üncü ve 4’üncü bölgeye taşınacak firmaların, en az 50 istihdam sağlamak koşuluyla, 5 yıl süreyle SSK işveren primi Hazine tarafından karşılanacak, bu firmalara kurumlar vergisi yüzde 20 yerine yüzde 5 olarak uygulanacak ve nakliye masrafları da karşılanacaktır.
Burada önemli bir hususu hatırlatmakta fayda görüyorum:
Biz, bu teşvik paketini, kriz ortamını fırsata çevirmek ve rekabet gücümüzü artırmak amacıyla yürürlüğe koyuyoruz.
Dolayısıyla, bu sistemden faydalanacak yatırımların en kısa sürede hayata geçirilmesini hedefliyoruz.
Bu çerçevede, yeni yatırım teşvik sisteminden sadece 2010 yılı sonuna kadar başlanmış olan yatırımların faydalanacağını önemle vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Bugün açıklayacağım ikinci paket ise istihdama yönelik.
Bildiğiniz üzere son iki yılda istihdama yönelik önemli tedbirleri hayata geçirdik.
Tüm bu tedbirlere ek olarak, bugün de, aktif işgücü programlarının güçlendirilmesi çalışmamızı uygulama safhasına geçiriyoruz.
Bu çalışma ile:
Diğer taraftan bu tedbirlerin etkinliğini artırmak için, istihdam piyasası ile ilgili değerlendirme çalışmalarımız devam edecek, kamu tarafından ayrılan kaynağın işsizlerimiz için en verimli şekilde harcanması sağlanacaktır.
Bu çerçevede,
Bu paketle, yaklaşık 500 bin kişiye mesleki, uygulamalı ve girişimcilik eğitimi veya doğrudan istihdam imkanı oluşturuyoruz.
İstihdam piyasasındaki gelişmeleri yakından takip edecek, gerektiğinde alınan tedbirleri gözden geçirileceğiz.
Değerli basın mensupları,
Geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen Tasarı ile KOBİ’lere kredi garanti desteği sağlanmasına yönelik bir düzenlemenin adımlarını attık.
Bildiğiniz gibi KOBİ’ler, istihdam, katma değer ve ihracatımız içinde çok önemli bir paya sahiptir
Mart ayı itibariyle 367 milyar Türk Lirası düzeyinde olan toplam nakdi kredi hacmimizin %23’ü, yani 84 milyar Türk Lirası KOBİ’lere aittir.
Özellikle istihdam açısından bu denli öneme sahip olan KOBİ’lere yönelik olarak kredi garanti sistemini başlatıyoruz.
Bu sistem ile:
Amaçlıyoruz.
Bu sistemden, yıllık cirosu 25 milyon TL’nin altında ve en fazla 250 çalışanı olan KOBİ’lerimiz yararlanacaklar.
Sistemden yararlanacak firmaların 30 Haziran 2008 tarihinden önceki iki yıl içinde takibe düşmüş borcu olmaması ve bu tarih itibarıyla kamuya vadesi geçmiş borcu bulunmaması şartı aranacak.
KOBİ’ler bu sistem sayesinde bankalardan yeni krediler sağlayabilecekler.
Ayrıca, mevcut kredilerinden yenilenenler ile ilave olarak sağlayacakları krediler de sunulan bu imkandan yararlanabilecek.
Bu krediler Türk Lirası cinsinden olabileceği gibi döviz geliri olan KOBİ’ler için döviz cinsinden de olabilecek.
KOBİ’ler için sağladığımız bu destek önümüzdeki iki yıl boyunca sağlanacak krediler için uygulanacak.
Mali sektör tarafından KOBİ’lere sağlanan kredinin %65’ine Hazine’nin sağlayacağı destekle Kredi Garanti Kurumunca kefalet verilecek, kredi riskinin %35’i ise bankalarca üstlenilecektir.
Bu noktada Hazine Müsteşarlığımız, sistemin etkin biçimde işlemesi için kredi garanti kurumlarına ilk etapta 1 milyar Türk Lirası kaynak aktaracaktır.
Söz konusu kaynak, kefalet nedeniyle olan tazminat taleplerinin karşılanmasında kullanılacaktır.
Böylelikle, sağlayacağımız 1 milyar TL’lik kaynağa karşılık en az 10 milyar Türk Lirası tutarındaki bir krediye kefalet sağlanmasını bekliyoruz.
Yeterli teminatı olmadığı için bankalardan kredi alamayan ve finansman sıkıntısı çeken KOBİ’lere böylece büyük destek sağlıyoruz.
Bununla birlikte, sistemin uzun vadede etkin ve verimli biçimde çalışması noktasında bankalarımızın ve reel sektörü temsil eden kurumlarımızın da gerekli katkıyı yapacaklarına gönülden inanıyorum.
Değerli katılımcılar,
Bu açıkladığımız yeni teşvik sistemi, aktif işgücü programlarının güçlendirilmesi çalışması ve kredi garanti fonu düzenlemeleri özellikle bu kriz sürecinde ekonomimize önemli bir katkı sağlayacak.
Yatırımı, istihdam sağlamayı cazip hale getiriyoruz.
Yine, finansmana erişimi kolaylaştırıyor, bu yolla da üretimi ve istihdamı destekliyoruz.
Bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum: Türkiye bu krizi aşacak, Türkiye, istikrarlı büyüme sürecini yeniden yakalayacak.
Kriz ve krizin etkileri geride kaldığında, her açıdan daha da güçlenmiş, daha sağlam, daha sağlıklı bir ekonomiyle geleceğe doğru ilerlemeye devam edeceğiz.
Hiç kimsenin endişesi olmasın, hiç kimse tereddüt taşımasın… Hükümet olarak Türkiye ekonomisini son derece korunaklı bir limanda tutuyoruz ve fırtına sonrasında rotamızda ilerlemeye devam edeceğiz.
Bugün güçlü bir iktidar iş başında, uyum içinde, koordinasyon içinde çalışan bir ekonomi yönetimi işbaşında…
Ekonominin tüm taraflarıyla, sanayicilerle, işverenlerle, işçilerimizle diyalog halindeyiz, ihtiyaç hasıl oldukça yoğun istişareler yapıyoruz.
Bu milletin azmi, bu ülkenin kararlılığı, Türkiye’nin zenginliği her türlü hedefi yakalamak noktasında bize güç veriyor.
Bugün açıkladığımız tedbirlerle bu hedeflerimize bir adım daha yaklaşacağımıza inanıyorum.
Tüm bu tedbirlerin, bu teşviklerin ve desteklerin ülkemize, milletimize, ekonomimize hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.
© 2009 - 2018 vergiburosu.com
- Tüm hakları saklıdır.