Bir Vergi Suçlusunun Öyküsü-Veysi Seviğ

Referans Gazetesi-09.01.2010

Veysi SEVİĞ

BİR VERGİ SUÇLUSUNUN ÖYKÜSÜ

Doğu Anadolu’dan İstanbul’a gelmiş, geçimini sağlamak için dükkân açarak ticari faaliyette bulunmaya başlamıştı. Yedi yıllık çalışma hayatında çevresinin takdirini ve sevgisini kazanmayı bilmiş, yavaş yavaş işini büyütmeyi düşünüyordu.

Ancak köydeki annesinin hastalanması onu çok üzmüştü, annesinin durumu giderek ağırlaşıyordu. Bir evlat olarak son günlerinde annesinin yanında olmak istiyordu.

2008 yılının haziran ayında dükkânını kısa bir süre kapatarak köye annesinin yanına gitti.

Bir süre annesinin yanında kalarak evlat olarak onun sağlığına kavuşabilmesi için elinden geleni yaptı.

Annesini ebedi istirahatgâhına tevdi ettikten sonra İstanbul’a işinin başına döndü. Ancak onu köyden dönüşte bir sürpriz bekliyordu.

İşyerine ve ikametgâhına vergi dairesi tarafından tebligat gönderilmişti. On beş gün içinde 2003-2004 ve 2005 yıllarına ait defter ve belgeleri isteniyordu.

Kendisine verilen on beş günlük süreyi geçirmişti. Ancak tebligatın vergi dairesinden gelmiş olmasını dikkate alarak vergi dairesine giderek defter ve belgeleri gecikmeli olarak yetkiliye ibraz etmeyi düşündü.

Yetkili kendisine defter ve belgeleri süresinde ibraz etmediğini, gecikmeli olarak yapılacak ibrazı kabul edemeyeceğini, annesinin hastalığının ise kendisini ilgilendirmediğini söylediğinde O bu sözlerin hangi anlama geldiğini anlayamamıştı.

Aradan bir süre geçti, bulunduğu yerdeki polis karakoluna davet edilerek ifadesine başvuruldu.

Şüpheli ifade tutanağına geçen ifadesinde aynen şunları söylemişti: “2008 yılı haziran ayında işyerime tebliğ gelmişti. Ne olduğuna bakmadım. Çünkü annemin rahatsızlığı yüzünden memlekette kaldım. Ağustos ayı sonunda İstanbul’a gelince gelen belgeyi okudum. Defter ve belgelerimizin 15 gün içinde ibrazı isteniyordu. ‘Ben defter ve belgeleri şimdi ibraz edeyim’ dedim kabul etmediler. Bana tebliğ süresi geçtiği için rapor tutulduğunu ve savcılığa başvurulacağı söylendi. Ben de çözüm bulamayınca bekledim. Savcılığa verilişimde 2003-2004 ve 2005 yıllarında benim mal satmadığıma dair karara varıldığı beyan edilmiş olup aksine 23.5.2007 tarihinde vergi dairesinden yoklama şefi gelerek işyerimizde yoklama yapmıştır. Tespit ettiği konularla ilgili tutulan tutanağın fotokopisi ifadem ekindedir. Yine 2008 yılında aynı işlem yapılmış olup tutanak fotokopisi ifadem ekindedir. Ayrıca benim ilgili yıllara ait vergi dairesine beyan ettiğim tahakkuk fişleri fotokopileri ektedir.”

O artık kod’a girmişti. Vergi idaresi ondan mal alanların tümünü kod’a alarak cezalandırmıştı. Tek kuruşluk satış yapamıyor, alacaklarını tahsil edemiyordu.

Hakkında asliye ceza mahkemesinde dava açılmıştı. Ancak asliye ceza mahkemesinde açılan dava sözü edilen mahkemenin görevsizlik kararı nedeniyle ağır ceza mahkemesine intikal ettirilmiş ağır ceza mahkemesinde “Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 3, 5235 sayılı yasanın 11, 12 ve 14’üncü maddeleri gereğince görevsizliğe,

Sanığın iddianamede yazılı sevk maddeleri gereğince yargılanmasının yapılması için dosyanın görevli ve yetkili asliye ceza mahkemesine gönderilmesine,

Ancak mahkememiz ile ceza mahkemesi arasında selbi görev uyuşmazlığı doğduğundan dosyanın uyuşmazlığın çözümü için Yargıtay Ceza Dairesi Başkanlığı’na gönderilmesine,

karar verilmiştir” şeklinde bir karar verilmiştir.

Şimdi olayın kahramanı ne yapacağını bilmemektedir. Bir anda kendisi tam anlamı ile işsiz kalmış, adeta sakıncalı bir kişi haline gelmiştir.

Eli-kolu bağlıdır. Yargıtay’ın vereceği kararı beklemektedir. Kendisini yargılayacak ceza mahkemesini Yargıtay belirleyecektir.

Ancak kendisi hiçbir iş yapamamaktadır. Kendisinden mal alanların tümü kendisini arayarak “yaktın bizi” demektedirler.

Gerçekten kendisinden mal alanların tümü adeta yanmıştır. Çünkü aşağı yukarı kendisinden mal alanların tümü kod’dadır.

Defter ve belgelerin gecikmeli olarak yetkililere ibrazı halinde, söz konusu kişinin ifadesini alarak sunulan defterlerin incelenmesi mümkündür. Denetimler sırasında mükelleflerce gecikmeli olarak yapılan ibrazın reddedilmesi halinde yapılması gereken inceleme de yapılamamaktadır.

Oysa Vergi Usul Yasası’nın 134’üncü maddesinde de hükme bağlandığı üzere “Vergi incelemesinde maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.”

Yukarıya aktarmış olduğumuz olay aynen yaşanmıştır. Olayın birden fazla mağduru vardır.

Mükellefin annesinin hastalığı nedeniyle defter ve belgelerin gecikmeli olarak ibrazı öyle bir suç oluşturmuştur ki bu suç nedeniyle yargılama makamını belirlemek için dosya Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine kadar gidebilmiştir.

Print Preview

Site içeriği Mali Müşavir İsmail ŞENGÜN tarafından sağlanmaktadır. Hizmet sağlayıcı İzmir merkezlidir.

Detaylı bilgi için ortakmusavir.com adresini ziyaret ediniz.

© 2009 - 2018 vergiburosu.com
- Tüm hakları saklıdır.

modul
single - 19 - 0,067